Erzurum
Tarihi
Roma istilasindan önce, bugün Erzurum’un bulundugu yerde degisik dönemlerde Karin, Karna, Garin, Karndi ve Kalhak isimli bir sehir bulundugu tarihi kaynaklara dayanilarak tespit edilmistir.
M.Ö. 408-450 yillarinda yasamis olan Bizans Imparatoru ll. Teodosinus dogudan gelen Iranli’larin saldirilarina karsi koymak amaciyla bu bölgedeki Erzen sehrinin güney batisinda, yeni bir kale ile çevrilmis bir sehir kurdurdu. Kale o devirde Bizans Imparatorlugunun dogu bölgeleri komutani olan Antonyus tarafindan yaptirilmis ve sehire imparatorun adini izafeten Teodosipolos denilmistir.
Kültürü
ERZURUM KALESI:
Ilk insâ tarihi kesin olarak bilinmeyen Erzurum Kalesi’nin M.S. 5.yüzyilin ilk yarisinda Bizanslar tarafindan yaptirildigi tahmin edilmektedir. Tarih boyunca Asurlular, Sasaniler, Persler, Araplar, Romalilar ve Bizanslilar arasinda sik sik el degistiren Erzurum Kalesi, 11. yüzyilda Türklerin eline geçmistir. Iç Kale’de Erzurum’daki ilk Türk-Islâm eserlerinden Saltuk Ogullari dönemine ait Kale Mescidi ve Tepsi Minare bulunmaktadir.
Erzurum Kalesi bulundugu tepenin üzerinde bir iç kale ile, bunu çevreleyen dis kaleden meydana gelmistir. Bugün iç kale saglam kalmis olmasina ragmen, sehri çevreleyen dis kale surlarindan hiç bir eser kalmamistir. Surlarin dört kapi ile disa açildiklari, bugün yerlerinde bulunmayan bu kapilarin Tebriz Kapi, Erzincan Kapi, Gürcü Kapi ve Harput Kapisi adlarini tasidiklari bilinmektedir. Günümüze ulasan iç kalenin duvar kalinliklari 2-2,5 m. arasinda degismekte olup, halen sekiz burcu ayakta durmaktadir.
TEPSI MINARE (SAAT KULESI):
Erzurum Kalesi’nin içinde bulunan Tepsi Minare’ye Saat Kulesi de denilmektedir. Yer yer tahrip olan serefe gövdesindeki kitabesine göre Saltuklu Emirlerinden Muzaffer Gazi bin Ebü’l Kasim tarafindan 12. yüzyilin ilk yarisinda yaptirilmistir.
Minare, sur duvarlari hizasina kadar renkli kesme taslarla örülü kaide üzerinde, tugla örülü gövdeye sahiptir. Silindirik gövde, asagidan yukariya dogru daralarak yükselir. Serefeden yukarisi yikilmistir. Bu bölüm 1841 ve 1880 yillarinda Avrupaî tarzda ahsap malzeme ile yenilenmis ve içine saat yerlestirilmistir. Tepsi Minare, Karahanli ve Büyük Selçuklu döneminde insâ edilen minarelerin gelenegini Anadolu’da sürdüren en eski minarelerden biridir. Kule, Kale Mescidi’nin minaresi, ayni zamanda gözetleme kulesi olarak da kullanilmistir.
KALE MESCIDI:
Iç Kale içerisinde kalenin güney sur duvarlarina bitisik yerdedir. Dikdörtgen planli mescidin iç düzenlemesi mihraba paralel iki sahindir. Giriste çapraz tonoz, mihrap önünde ise mukarnasli kasnaklara oturan kubbe ile örtülüdür. Her iki örtünün dogu ve batisi besik tonozlarla genisletilmistir. Mihrabi, yari dairesel planli burcun içerisine yerlestirilmis, yalin bir bezemeye sahiptir.
Düzgün kesme tasla insâ edilen mescidin kubbeli bölümü distan yüksek kasnakli ve külâhli bir örtüyle kapatilmistir. 12.yüzyilin ilk yarisinda Saltuklular tarafindan yaptirilmistir.
MEDRESELER
ÇIFTE MINARELI MEDRESE:
Erzurum’un sembolü haline gelen Çifte Minareli Medrese’nin kitâbesi olmadigindan, yapilis tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Selçuklu Sultani Alaaddin Keykubat’in kizi Hundi Hatun veya Ilhanli hanedanlarindan Padisah Hatun tarafindan yaptirilmis olabilecegi düsüncesi ile adina Hatuniye Medresesi de denilmektedir. Genellikle 13. yüzyilin sonlarinda yaptirildigi kabul edilmektedir. Osmanli Padisahlarindan 4.Murat’in emri ile bir süre “Tophane” olarak, daha sonra da “Kisla” olarak kullanilmistir. 1942-1967 yillari arasinda Erzurum Müzesi olarak kullanilan medrese, günümüzde çay bahçesi ve resim sergi salonu olarak kullanilmaktadir. Medrese yaklasik 35x46 m. boyutlarindadir. Iki katli, dört eyvanli ve açik avlulu medreseler grubundandir.
Zemin katta ondokuz, birinci katta ise onsekiz oda bulunmaktadir. Avlu 26x10 m. ölçülerinde dört yönden revaklarla çevrili olup, girisin batisindaki kare mekânin vaktiyle mescid olarak kullanildigi anlasilmaktadir. Zemin katin revaklari kalin sütunlar üzerine oturmaktadir. Sütunlarin çogu silindirik, dördü sekizgen gövdeye sahiptir. Odalar besik tonozla örtülüdür.
Medrese’nin bezemesinde kullanilan geometrik motifler, Selçuklu tas süslemesindeki örneklerdir. Bezemenin agirlik unsuru bitkisel ögelerdir. Palmet ve rumi motiflerin en çok kullanilanidir ve her ikisi de birbiri ile uyum içindedir.
Çifte Minareli Medrese’nin en önemli yanlarindan biri hiç süphesiz figürlü süslemesidir. Taç kapi tasintisinin her yüzünde süslemelerle kusatilmis, dört adet pano bulunmaktadir. Panoda palmiye (hayat agaci), iki basli kartal ve altta iki ejder figürü yer alir. Güney eyvanin dis duvarlarina bitisik insâ edilen iki katli kümbetin gövdesi oniki köselidir. Kümbetin üstü distan külah, içten kubbe ile örtülüdür. Saçagi, süsleme seritler ve silmelerle bezenmistir. Dört kollu bir düzenlemeye sahip, cenâzelik kismi çapraz tonozla örtülüdür. Kümbetin iç malzemesi mermerdir. Süslemeleri Medrese’nin aksine oymadir ve bitkisel ögelerden olusmaktadir.
YAKUTIYE MEDRESESI:
Cumhuriyet Caddesi üzerinde Lala Mustafa Pasa Câmii’nin batisinda bulunmaktadir. Ilhanli hükümdari Sultan Olcaytu zamaninda Gazan Han ve Bolugan Hatun adina, Cemaleddin Hoca Yakut Gazani tarafindan 1310 yilinda yaptirilmistir.
Anadolu’daki kapali avlulu medreselerin son örneklerinden biri olan yapi, cepheden disa tasan taç kapisi ile Çifte Minareli olarak planlanmistir. Ancak, minareler Çifte Minareli Medrese’de oldugu gibi taç kapi üzerinde degil köselere yerlestirilmistir. Ön yüzde genis kusaklar halinde mukarnas bitki ve geometrik motifler yer almaktadir. Taç kapinin yan yüzlerindeki silme kemerle çevrili nisler içinde sembolik Pars ve Kartal motifleri bulunmaktadir. Ajurlu bir küreden çikan hurma yapraklari seklindeki hayat agacinin altinda iki pars üzerindeki kartal figürlerinin Orta Asya Türk inanciyla ilgili ifadeleri yansittiklari görülür. Köselerde yer alan kalin gövdeli minarelerden biri çok önceden yikilmis veya hiç yapilmamis, kaidesinin üzeri konik bir külahla kapatilmistir. Digerinin ise üst bölümü mevcut degildir.
Dört eyvanli iç mekânda bulunan dikdörtgen avlunun orta bölümü mukarnasli bir kubbe ile, diger kisimlar ise sivri kemerli besik tonozlarla örtülüdür.
Anadolu’daki kapali avlulu medreselerin en büyügü olan Yakutiye Medresesi plan düzeni, dengeli mimarisi ve iri motifli süslemeleri ile Erzurum’un en gösterisli yapilarindan biridir. Günümüzde Türk-Islâm Eserleri ve Etnografya Müzesi olarak kullanilmaktadir.
AHMEDIYE MEDRESESI:
Murat Pasa Mahallesinde, Murat Pasa Câmii;nin dogusunda bulunmaktadir. Günümüzde câmi olarak kullanilan medrese 1314 yilinda Ali oglu Ahmet tarafindan Darül Hadis (Hadis Okulu) olarak yaptirilmistir.
Kapali avlulu medreseler grubuna giren yapi küçük ölçüde planlanmistir. Dikdörtgen sekilli avlunun üzeri tonozla örtülüdür. Süsleme açisindan sade olan medrese Selçuklu Medreseleri tarzinda insâ edilmistir.
KURSUNLU (FEVZIYE) MEDRESESI:
Mirza Mehmet Mahallesi’nde ayni adla anilan Kursunlu Câmii’nin bitisiginde bulunan medrese Erzurumlu Seyhülislâm Feyzullah Efendi tarafindan 1700 yilinda câmi ile birlikte yaptirilmistir. Medresenin onüç ögrenci odasi bulunmakta olup, odalarin üzeri besik tonozlarla örtülüdür.
SEYHLER MEDRESESI:
Seyhler Mahallesi’nde ayni adla anilan Seyhler Câmii’nin batisinda bulunan medrese Müftü Mustafa Efendi tarafindan 1760 yilinda yaptirilmistir. Dikdörtgen planli bir avlu etrafinda onbir ögrenci odasi bulunmakta olup, odalarin üzeri besik tonozlarla örtülüdür.
KÜMBETLER VE TÜRBELER
ÜÇ KÜMBETLER:
Anadolu Selçuklu Mezar yapilarinin temsilcilerinden üç tanesi bir arada Erzurum’da bulunmaktadir. Kümbetler iki kisimdan olusmakta olup, alt kisim cenazelik dedigimiz mezar odasi, gövde hacminin olusturdugu üst kisim ise mescid olarak kullanilmaktadir.
A.Emir Saltuk Kümbeti: Üç Kümbetlerin en büyügüdür. Kesin tarihi bilinmeyen kümbetin 12. yüzyilda Saltuklu Hükümdari Izzeddin Saltuk adina yaptirildigi tahmin edilmektedir. Sekizgen planli olup, üçgen alinliklarla biten gövdenin devami seklindeki silindirik kasnagi ve kubbemsi külahi ile kendine has bir mimari yapiya sahiptir. Kasnak kismindaki nislerin tepeliklerinde çesitli figürlü bezemeler vardir. Saglam ve kaliteli tas isçiligi, farkli mimari elemanlari ve süslemeleri ile Anadolu’nun en eski anitsal mezar yapilarindan biridir.
B-2. Kümbet: Emir Saltuk Kümbeti’nin güneydogusunda bulunan silindirik gövdeli kümbet 14.yüzyila tarihlenmektedir. Içten kubbe distan konik külahla örtülü kümbet basit süs unsurlari ile bezenmistir.
C-3. Kümbet: Köseleri pahli, yüksek bir kare kaideye oturan kümbet içten kubbe distan konik külah ile örtülü olup, oniki köseli bir gövdeye sahiptir. Cenazelik kismi olan kümbet 14.yüzyila tarihlenmektedir.
Üç kümbetlerin yaninda bir de kare planli iki katli bir kümbet bulunmaktadir. Gösterdigi mimari özelliklerinden dolayi 14.yüzyilda yaptirildigi tahmin edilmektedir.
GÜMÜSLÜ KÜMBET:
Kars Kapi semtindedir. Kitâbesi bulunmayan kümbetin 14. yüzyilda yapildigi tahmin edilmektedir. Kare seklinde mumyalik, onikigen gövde ve konik külahli kümbet sade bir görünüme sahiptir.
KARANLIK KÜMBET:
Dervis Aga Câmii’nin karsisinda bulunan kümbet 1309 yilinda Sadrettin Türk Beg tarafindan yaptirilmistir. Pencere ve mihrap nisleri mukarnaslidir. Kümbet içten kubbe, distan konik külah ile örtülüdür.
CIMCIME SULTAN KÜMBETI:
Cumhuriyet Caddesi üzerindedir. Bu kümbet de silindirik gövdeli ve konik külahlidir. Muhtelemen 14.yüzyilin baslarinda yapilmistir.
RABIA HATUN KÜMBETI:
Hasani Basri Mahallesi’nde bulunmaktadir. Mimari özelliklerine göre 14.yüzyilin baslarinda yaptirildigi tahmin edilmektedir. Distan onikigen, içten silindirik planli yapi kadin erenlerden Rabia Hatun’a atfedilmektedir.
HABIB BABA TÜRBESI:
Ali Pasa Mahallesi’ndedir. Diger bir adi da Timurtas Baba olan Habib Baba Türbesini Erzurum’daki askeri komutanlardan Müsir Kemal Pasa 1844 yilinda yaptirmistir. Timurtas Baba için yaptirilan türbeye dört yil sonra vefat eden Habib Baba defnedilmistir. Türbe, mescid ve mezarlarin yer aldigi iki bölümden olusmaktadir.
ERZURUM TABYALARI
Erzurum’un bir ulasim ve ticaret merkezi olarak tasidigi deger tarih boyunca bu sehri askeri hedef durumuna getirmis ve savunma ihtiyacini ortaya çikarmistir.
M.S.415 yilinda Romalilar tarafindan yapildigi bilinen Erzurum Kalesi; Bizans, Iran, Arap ve Türk Devletleri arasinda el degistirdikten sonra, 1514 yilinda Yavuz Sultan Selim tarafindan Osmanli topraklarina katilmistir.
Harp silah ve araçlarindaki gelismelere, maruz kalinan tehdide paralel olarak, 1821 yilindan itibaren Erzurum’u savunmak üzere Tabyalar insâ edilmeye baslanmistir.
1821 yilinda, bugün sehrin içerisinde kalmis olan Hasan Basri Toprak Tabyasi, Erzurum’u çevreleyen üç kusak halinde tahkimli savunma mevzilerini olusturan 20 tabyanin ilki olarak yapilmistir.
Erzurum Valisi Zarif Mustafa Pasa döneminde Topdagi üzerinde Mecidiye Tabya ile Sütnisan Tabya, sehrin güneyinde Büyükkiremitlik Tabya ve bunlar arasinda bazi tahkimli mevziler insâ edilmistir.
Kirim Harbi sonrasinda, Sultan Abdülaziz’in direktifi ile Fosfor Mustafa Pasa baskanliginda teskil edilen bir komisyon tarafindan, Aziziye Tabya ve Küçükkiremitlik Tabya ile bazi iskân ve depolama tesislerinin yapilmasi planlanmistir. 1867 yilinda baslayan insaat bes yilda tamamlanmistir.
Bu insaat sirasinda, Gümüslü Kümbet (Susuzharmanlar) düzlügünde yapilmasina ihtiyaç duyulan Tabya 3000 Erzurumlu gönüllünün ücretsiz çalismasiyla iki yilda bitirilmis ve Ahali Tabya olarak isimlendirilmistir.
1877-78 Osmanli-Rus Harbinde, yapilan hazirliklarin semeresi alinmis ve Rus kuvvetlerinin taarruz azmi Aziziye Tabya’da kirilmistir.
1880’li yillarda, Sahap Pasa baskanliginda bir heyet tarafindan Erzurum’a dogudan ulasan yaklasma istikametlerini kapatacak sekilde yeniden ele alinan tabyalar sistemi, alti grup halinde planlanan 15 yeni tabyanin insasiyla 1896 yilinda tamamlanmistir.
19.Yüzyilin sonlarinda yapilan bu tabyalar; Dumlu kuzeyinde Gürcü Bogazi ile Kireçli Geçidi çikislarini kontrol eden Tafta ve Karagöbek Tabyalari,
Kösemehmet Geçidi ve Toy Geçidi ile Hamamdere Bogazi’ni kontrol eden Çobandede ve Dolangez Tabyalari,
Hamamdere Bogazi ve Toparlak Geçidi ile Pasinler Ovasi’ni kontrol eden Uzunahmet Tabya ile güneyindeki Küçük ve Büyük Höyük Tabyalari,
Toparlak Geçidi’ni kontrol eden Agziaçik ve güneyindeki Toparlak Tabya ile geçidin çikisindaki Gez Tabya,
Deveboynu Geçidi’ni kontrol eden Sivisli Tabya,
Palandöken geçidini kontrol eden Büyük ve Küçük Palandöken Tabyalari,
Erzurum çevresinde üç kusak tahkimli savunma mevzi olusturan ve hakim arazi kesimleri üzerinde insâ edilmis olan Tabyalar; 19.yüzyildaki imkânlarla, tamamen Türk subay ve mühendisleri tarafindan planlanmis ve gerçeklestirilmistir.
Tabyalar, etrafindaki araziye karsi ates imkâni saglamasi yaninda, cephanelik, dehliz halinde koguslar, erzak depolari gibi bütün askeri ihtiyaçlari karsilayabilmektedir.
Her biri bölgenin agir kis sartlarinda bile iki bölük ile iki tabur arasinda kuvvetin barinmasina müsait olan tabyalar, gömme ve yari gömme olarak insâ edilmistir.
Tabyalarin çogunlugu yari çapi 45-90 m. arasinda yarim ve tam daire seklinde toprak yigini görünümündedir.
Koğuş olarak kullanıldı.
|